Pasajdan çıkıp kahvelerimizi alıyoruz. Kasada parayı öderken janjanlı ve afilli metal kutusunda akide şekeri ilişiyor gözüme. "İstanbul'un Meşhur Akide Şekeri " yazıyor kutunun üstünde. Çocukluğum geliyor aklıma. Kuruyemişçilerde büyük cam kavanozların içinde satılan, bazen de annemin pazar alışverişi dönüşünde bana hediye olarak getirdiği olağan , sıradan ama bir o kadar da lezzetli, herkesin ulaşabileceği bir yerde olan Akide Şekeri.. Turistik bir eşya gibi janjanlı kutularda , bir avuç dolusu paraya satılıyor artık.
Bir taraftan yürüyor, bir taraftan sohbet ediyor ve kahvelerimizi içiyoruz. Kahveler bitiyor, Aslankral'ın gözleri çöp kutusu arıyor.
-" Koskoca İstiklal'de çöp kutusu yok" diye sitem ediyor
- " Ohooo, kaldırdılar ya onları, bomba koymasınlar diye. Uzun zaman oldu" diyorum
-" Şeffaf falan yapsalarmış bari olur mu böyle hiç" diyor.
- " Nasıl yapsınlar , koyu renk bir poşete ne konulduğunu kim bilecek, hem parça tesirli bomba etkisi yapıyormuş çöp kovaları, tehlikeli" diye cevap veriyorum. Bir bomba uzamanı edası ile..
Sonra içimden " Hangimiz bomba uzmanı olmadık ki?" diye soruyorum. Aklıma İstiklal ve civarında hatta çok daha uzak semtlerde patlayan bombalar geliyor. Ürküyorum. Şu anda, şimdi burda bir bomba patlasa ve burada bir hiç uğruna son bulsa hayatım , kim verecek hesabını? Kimin işine yarayacak benim zamansız ve sebepsiz ölümüm? Paramparça cesedim, hangi insani amaca hizmet edecek? Vahşet ve dehşeti hangi canavar ruh dikkat çekmek amacı ile kullanabilir ki?...
Bir sürü şey geçiyor kafamdan, neyse ki rengarenk pervaneler dağıtıyor dikkatimi. Havaya atıyor satıcı, karanlıkta döne döne yükseliyor ve yere düşüyor.. Etrafında koca koca adamlar ilgiyle izliyorlar pervaneyi.
Seviniyorum, çocukluklarını kaybetmeyen büyükler görmek güzel.
Metroya geliyoruz. Akbil, merdivenler derken metronun içindeyiz. Üç genç var karşımda. İki kız, bir erkek. Kızlar oldukça modern , hoş ve entellektüel görünümlü. Erkeğin sağ el tırankları uzun belli ki gitar çalıyor. Kızlardan biri su içmek için şişenin kapağını açıyor , kapak yere düşüyor, kapağın üstüne basıyor ve suyu içiyor. Şimdi alır diyorum içimden ama sohbet koyu, kapak yerde ve 3. istasyon. Oturanlardan biri dayanamıyor, kapağı alıyor;
-" Bu sizden düştü galiba" diyor. Kız şaşkın, sevgilisi atmaca gibi neredeyse adamın üzerine atlayacak.
-"Bu sizden düştü galiba" diye tekrarlıyor. Kız" -Ev eve evet" diye kekeliyor.
-"Yerden almak bu kadar zor değil sanırım" diyor ve arkasını dönüp iniyor..
Metronın doğru çıkışını bulmak için bir hayli ter döktükten sonra , evimize varıyoruz. İçeri girip, kapımı kitliyorum dünyanın üzerine.
Bu geceden bana kalanlar; kendi ülkende-kendi topraklarında yürürken korkmak, korktuğunu hissetmek gururunu zedeliyor insanın. Kapkaç, terör, cinayet, can güvensizliği içimize işlemiş hiç farkında değiliz.
Çiçek pasajı, İstiklal Caddesi herşeye rağmen hala çok güzel, hala çok çekici...
Aslankralla sokakta elele yürümek dünyaya bedel :)
"...kapımı kitliyorum dünyanın üzerine." bu aralar sıkça yaptıgım bir davranış.
YanıtlaSilbu çöp konusunda bende her seferinde girerim bomba uzmanı edasına."bomba koymasınlar diye!" :)
canım bozbekim :) küçük mutluluklarını seveyim senin ben...
YanıtlaSilAklıma gelenler ürküttü beni şimdi...Düşünmek istemiyorum geçmişte olanları..Canımı sıkıyor çocuğum için çocuklar için korkuyorum.
YanıtlaSilkomançi @ artık hepimiz birer bomba ve deprem uzmanıyız. Bizi bu hale getirenler utansın.. Sevgiyle:)
YanıtlaSilBedardem@ Sevvv, beni de mutluluklarımı da sev :))
Nehircce@ Korkuyla yaşanır mı canım? derlerdi ya bi zamanlar. Yaşanıyor vallaha tam da bu zamanlar :) Sevgiyle :)
Uzun zaman oldu taksime gitmeyeli. Eskiden taksimde çalışırdım. Bıkmıştım. Siz anlatınca özleyiverdim...
YanıtlaSilutanmak mı? :) hiç sanmıyorum..
YanıtlaSilannelili@ hergün görünce sıradanlaşır ya en güzel şey.. Hele ki çalıştığın yerse sözkonusu semt eğlenceli gözüyle bakamıyor insan ..
YanıtlaSilkomançi @ bende sanmıyorum :)