Hürriyet

31 Mayıs 2010 Pazartesi

VAY HALİNE

İsrail'in yaptığına mı sinirlensem , üzülsem, şehit olan 7 askerin yasını mı tutsam?

Küçücük çocuklara cinsel tacizde bulunan vicdanszılara mı yoksa "biz aramızda anlaştık niye karıştırıyorsunuz" diye bu durumu özetleyen yetkililere! mi sövsem?

Başına bayrak direği düşer , bozuk lavabonun altında kalır, bel hizasındaki bir okul camından düşer de ölür diye çocuğumu okula mı göndermesem?

Hormondu , GDOydu , kanserojendi diye düşünüp düşünüp bişey yiyemeyerek aç mı kalsam?

Dehşetten, vahşetten, şiddetten tv mi açmasam, gazete mi okumasam?

Ölen medencilere mi ağıt yaksam, yapılan o mesnetsiz açıklamalara mı tepki versem?

En yakın komşuma, kardeşimin karısına mı güvenmesem?

Bankadan para çekerken birileri izler de üç kuruşuma hatta onunla birlikte canıma kasteder diye paranoyak mı olsam?

Kapımı kapatmak istiyorum dünyanın üstüne.

Koskocaman bir kilit ve ses geçirmez duvarlar istiyorum evime.

Ben bu yaşta bu haldeysem, çocuklarımızın ileride vay haline!

26 Mayıs 2010 Çarşamba

YOLLARA DÜŞME VAKTİ


Yollara düşme mevsimi şimdi
Upuzun bir yola çıkmalı
Yanına sadece bir kitap ve bir de terlik almalı

Nereye gideceğini bilmeden basmalısın gaza
Direksiyon nereye dönerse sen de o yana...

Yemyeşil ormanlardan geçmelisin
Uzaklığın kokusu sarmalı bedenini
Geride bıraktığın her kilometre
Sana huzur getirmeli.
Köhne ve masalarında karıncalar gezen bir yol lokantasında
Mola vermelisin hayatına
Buz gibi bir derenin suyunu ayna yapıp yorgun yüzüne
Yüzleşmelisin gerçekliğinle
Geçtiğin bir köyün fırınından sıcacık bir ekmek almalı
Hayratın kuyusuna bardağını daldırmalısın.
Ucuz ama temiz bir otelde
Kafanı bembeyaz sabun kokan yastıklara koymalısın.

Nereye gideceğini bilmeden basmalısın gaza
Direksiyon nereye dönerse sen de o yana...

Bir şehir müzesine girmelisin şimdiye kadar kimsenin rağbet etmediği
İlçe pazarlarını gezmeli,
Yol üstündeki sergilerden meyve yemelisin
Asfaltın sıcağı yüzüne çarpmalı ve
Sen yolda olduğunun farkında olmalısın

Her taşın altını keşfetmeli, her toprağı koklamalı
Her denizde bir kulaç atmalısın

Nereye gideceğini bilmeden basmalısın gaza
Direksiyon nereye dönerse sen de o yana....

25 Mayıs 2010 Salı

HAYVAN SEVMEK ile İNSANA SAYGISIZLIĞI KARIŞTIRMAK

Güneşli bir pazar, bebek parkı. Herkes sevgilisini, kendini, yavrusunu almış yayılmış çimenlere keyif yapıyor. Bebeler etrafta koşturuyor, babalar çocuklarıyla topa vuruyor sakin ve nezaketli, yaşça biraz büyük çocukar tam tırmanmalık olmuş bir ağaca tırmanıyor, hatun kısmısı kitap okuyor, arkadaşıyla dedikodu yapıyor, sevgililer dünyadan bihaber.

Herkesler kıstırmış koltuk altına bir parça örtü, bir gazete, bir kitap termosta mis kokulu kahve güneşin, denizin, İstanbul'un keyfini çıkartıyor.

Bu rahatı kim mi bozuyor? Köpeklerini gezdirmeye çıkmış hayvansever!! vatandaşlarımız.
Köpekler insanların yattığı yerlerde rahatça geziyor. Tasmaları bırakılıyor, ağızlarında ağızlık yok, kimi işiyor kimi daha da ileri gidiyor.

Oysa orada ne var? Bu işler için bir köpek parkı..Ama biz ne yapıyoruz ayrılmış alanların dışına hem de güvenlik önlemlerimizi almadan köpeklerimizi sokuyoruz.
Üstelik aralarında Pittbull cinsi köpeklerde mevcut. Etrafta çoluk çocuk koşuyor , insanlar çimenlerde yatıyor, köpekler ağızlıksız civarda dolaştırılıyor hem de yüz adım ötede bir köpek parkı var iken.

Öncelikle hayvan sevmek ile onlarla haşırneşir olmayı istemek arasında dağlar kadar fark olduğunu anlaması lazım hayvan besleyenlerin

Kimi insanların sağlıksal nedenler ile hayvanlar ile yakın temasta bulunmamaları gerektiğini bilmeli çağdaş beyinler.

Özellikle çocukların yoğunlukla bulunduğu bir ortama köpek getirirken bir destur demeli insan.

Uyarıldıklarında yaa bişey yapmazz amaa demiyorlar mı iyice cinnet sebebi.
Ya da hayvanları sevmiyormuş da onlara işkence ediyormuşuz bakışı fırlatmaları yok mu gel de sinirlenme.

Bir de köpekleri tuvalet ihtiyaçları için dışarı çıkartan köpek sahiplerine bir uyarı.
Çocuk parkından o köpeğin dışkısını istediğin kadar topla. Kumla temas ettiğinde zaten mikrop saçmaya başlıyor. Geçmiş olsun!

17 Mayıs 2010 Pazartesi

BİR HIRSIZ NEYİ ÇALAR?

Bir hırsız girdiği bir evden, elini usulca soktuğu bir cepten, ya da alıp götürdüğü bir çantadan neyi çalabilir?

Para, bilgisayar, altın, cep telefonu vs mi?

Yoksa, yıllar boyu özenle cüzdanında sakladığın ve başka bir kopyası olmayan siyah beyaz bir resmi ve anılarını mı?

Aylarca uğraşıp sonunda bitirdiğin ve yedeklemeyi unuttuğun seni terfi ettirecek dökümanı ve emeğini mi?

Telafi sınavına girmek için aldığın doktor raporunu ve koskoca bir seneni mi?

Hasta çocuğuna ilaç almak için biriktirdiğin paralarla birlikte umudunu mu?

Çocuğunun eline geçen bir kuruşu içine attığı kumbarası ve para biriktirme hevesini mi?

Dişinden tırnağından, mutfak parandan arttırıp çocukların için biriktirdiğin altınları ve onların geleceğini mi?

Yaşlı annenin tansiyon ilacını mı?

Güvenini, sevgini, güvenme hissini, evinin özelini, gece uykularını mı?

12 Mayıs 2010 Çarşamba

ASANSÖR BİLMECESİ

YER : Hafif Metro İstasyonu

Engelli asansörü üzerinde yazan yazı hayli çarpıcı, düşündürücü ve nerden tutsan elde kalacak nitelikte.

Asansör kullanımında "Engellilere,çocuklara, yaşlılara ve hamilelere öncelik tanıdığınız için teşekkür ederiz"

Haydaa bu ne şimdi...Hani engelli asansörü idi. Üzerinde bin fontla yazıyor ENGELLİ ASANSÖRÜ diye. Niye engellilere öncelik veriyoruz zaten asansör onların bizim binmememiz lazım.

Altında yatan ima şu olmalı bu teşekkürrün

- Bu asansör engelliler için ama can çıkar huy çıkmaz nasılsa bineceksiniz. Bari engellilere, çocuklara, yaşlılara hamilelere öncelik verin de biz de size teşekkür edelim.

Vah ki ne vahh!

11 Mayıs 2010 Salı

SİZİN ÇOCUĞUNUZ HANGİ DİLİ KONUŞUYOR?

Yer : İstanbul'da bir alışveriş merkezinin eğlence ve oyun katı.

Pek sevmem böyle yerleri, çocuklarımın da böyle yerlerde eğlenmek istemesini pek istemem ama anne yüreği dayanamadım gittik. Evime de çok yakın..

Bir sürü oyun makinası,eğlence parkı ve üç boyutlu oyunlar var.

Üstlerinde şöyle yazıyor

Insert coin
Try Again
Select Mode

vs. vs. Sizin çocuğunuz hangi dili konuşuyor ya siz? Hangi dili konuşuyorsunuz? Burası Türkiye değil mi? Ve artık bu işin çığrı çıkmadı mı?

Biri bana anadilimi hatırlatmalı, birileri çocuklarıma anadillerini unutturmamalı...

Türkiye'ye o aletleri satıp para kazanan birileri , o aletlere Türkçe yazılım yüklemeli, yüklemiyor mu onların gümrükten girişine izin verilmemeli..

Yoğun olarak Türkiye ile ticaret yapan yurtdışı firmaları nezaketen de olsa bünyelerinde Türkçe bilen bir eleman barındırmalı ve biz bunun olması için üzerimize düşeni yapmalıyız. Anadilimiz unutmayarak ya da konuşmamızın arasına iki kelime İngilizce serpiştirmekle medeni olunmayacağını anlayarak daha da medeni oluruz.

Ne demişler, ağır ol molla zannetsinler...Biraz ağır olmak biraz ağırdan satmak işte bütün mesele bu...

İSMİ YOK

Savaş kokuyordu altın sarısı saçları,
Minik bedeni kurşunlardan kaçmaktan süzülmüş,
Annesi kimbilir hangi evde
Çoktan bombalara yenik düşmüş.

Çocuk aklı eremedi olanlara,
Aklı oyunda, barut kokusu burnunda
Bir köşe başında atmaktan vazgeçti bir gün kalbi
Yumruk yumruktu minik elleri...