Hürriyet

30 Nisan 2012 Pazartesi

BİR ZAMAN ÖNCE, BİR ZAMAN ŞİMDİ

Uçaktan indiğinde yüzüne vuran ılık rüzgar, deniz kokusu, özgürlüğün davetkar çekiciliği ve telefonunda bir mesaj.." Hoşgeldin :)"

"Hoşbuldum" dedi içinden.."Hoşbuldum".. "Umuyorum ki, kendimi de, gerçeği de doğruyu da bulacağım."

"Ve burdan dönerken seni burada kendinle bırakacağım. Ruhum parçalanacak belki, en büyük yarım seninle burada kalacak ama ben yine de senden bir parçamı koparıp kendimle beraber geri götürmeyi başaracağım. Belki eksik olacağım bundan sonra ama seninle tam olmayacağım. Ait olduğum yere döneceğim"

--------------------------------------------------------

Uçaktan indiğinde, 2 gün önce geride bıraktığı insan uğultusu, kalabalık, teslimiyetin üzüntüsü, köşeye sıkışmışlığın saldırganlığı, aşkın sarhoşluğu ve gerçek bir tebessüm.
Telefonda bir mesaj " vardın mı"

"Vardım"dedi içinden . "Sana vardım. Senin iklimine, senin ruhuna, senin gülüşüne vardım. Kendimi senden almaya gelmiştim ama dönerken seni de yanıma aldım. Gayrı çok daha zor hayat. Ben kendimi ararken sende buldum. Seni bırakayım derken sen oldum. Ait olduğum yere döndüm ama yüreğimi bir portakal ağacının dibine gömdüm.

26 Nisan 2012 Perşembe

YOKLUĞUNDANDIR 8

Umarsızca bir kabullenişle çevriliyse etrafım
Havada uçuşan kelimeler sadece birer boş yankıysa bana
Sözcükler akmıyorsa artık parmaklarımdan
Ve kalbim ikiye bölünmüş bir coğrafyaysa
Yokluğundandır diye bile avunamıyorsam artık
Bil ki yokluğundandır!

DİZİLİ MİMmm

Gereken özeni gösteremedim uzunca bir zamandır bloğuma..Üzgün, mahçup ve mutsuzum bu durumdan..
Sessiz prenses mimlemiş beni.. Diziler hakkında 8 fikir beyan etmem gerekiyor..

1- Çok fazla dizi izlemsem de Türk yapımı dizilerin çoğalması hoşuma gidiyor. Fakat nacizane bir tespitim var ki bence tehlikeli bir durum. 5 hafta izlemesen de 6. hafta nerde kaldığını hemencik anlıyorsun.. Senaryolar fazlasıyla kısır ve yaratıcılıktan uzak.

2- En favori Türk yapımı dizim Behzat Ç. .Gerek oyunculuklar, gerek senaryonun sürekli dinamik olması , samimi tavırlar ( adamlar evlere girerken ayakkabılarını çıkarıyor ki bizler de böyle yaparız) sayesinde beni kendine bağladı. Hele geçen sezon yaptığı sezon finalinin akılcılığı aklımı başımdan aldı.

3- Leyla ile Mecnun ikinci favorim..İlk izlediğimde ne diyor yahu bunlar , böyle absürt dizi olur mu diye yorumlar yapmış olsam da kısa zaman içinde kendimi şen kahkahalar atarken buldum. Absürt, komik bir o kadar da duygusal bir dizi.. Bazen öyle mesajlar veriyor ki not edilesi nitelikte.

4- Bu aralar 80'lere göz atarken yakalıyorum kendimi. Çocukluğumu hatırlatıyor bana.. Çocukluğumu hatırlamayı severim, dolayısıyla yakında bu diziyi de severim..

5- Sıkı bir House Md. izleyicisiyim..Öyle ki birkaç bölüm izlemeyip evde House günleri yaptığımız oluyor. Çünkü tek bölüm izlemek asla kesmiyor. Hugh Laurie mükemmel bir oyunculuk sergiliyor. İlk 5 bölümde gerçekten topal olduğunu düşünmüştüm taa ki oyuncu hakkında araştrma yapana kadar. Sadece başrol oyuncusu değil tüm yan rollerin alt öyküleri her bölümün hikayesi insanı içine çekiyor ve birdaha bırakmıyor. Ne yazık ki bu sezon son :((

6- Eski bir dizi Damages.. 3. sezondayım.. Sıradışı bir avukatlık dizisi. Glenn Close şahaser bir oyunculuk çıkarmış. Senaryoyu övmeme gerek bile yok. İlk bölümde kendine bağlıyor..

7- Sıkı bir Lost izleyicisi idim. Ama final bölümünde bir çok insan gibi "bunca sene boşuna mı izledim ben bu diziyi, eee ne oldu şimdi ?" diye söylendim...

8- Son sözüm şudur ki " İyi diziler izlemek iyi hissettirir.. Hele akıllıca yazılmış bir senaryo izleyicinin de hayal gücünü geliştirir. Akıllı senaryolar yazmak seyirciyi adam yerine koymaktır. Ve bizim senaryo yazarlarımızın çoğunun bizleri biraz daha adam yerine koymaları gerekmektedir."

20 Nisan 2012 Cuma

İNSANDAN SIRAT OLUR MU?

Bazen öyle insanlar girer ki hayatınıza, sırat köprüsü gibidirler. Onları geçtin mi cennette yerin hazır..

İstenilen şey cennetse bu yolda elbet bazı sınavlar olacaktır ve bu sırat köprüsü insanlar onlardan sadece biridir. Burada ki mühim mesele cennetin mi , insanların mı önemli olduğudur.

Açıkçası bu konuda kafam biraz karışık. "Sırat köprüsü insan" betimlemesini üzerine yapıştırıp yaşayan bir insan mantıken önemli olmasa gerek ama vesile olacağı şeye baktığınızda ziyadesiyle de önemli hatta el üstünde tutunası olmalı.

Bu iş iki bilinmeyenli denklem gibi ve benim matematikle aram heep kötü olmuştur..

19 Nisan 2012 Perşembe

HAYATI OKUMAK

Daha ilk öğretim yıllarında herşeyi problem olarak görmeye başlayan bizlerin, büyüdüğümüzde çözüm odaklı insanlar haline dönüşebileceğine inanmak bir kuşu dalgıç yapabileceğe inanmak gibi birşey..

Mini mini birlerden itibaren, havuz problemleri-yaş problemleri-hız problemleri-alışveriş problemleriyle başlayan problemli öğrenim hayatımız baştan herşeyi problem gibi görmeye koşullu yürüyen beyinler olmamızı sağlıyor. Bu problemleri çözmek için anlamaya da pek ihtiyaç yok.. Ezberle , nasılsa hepsi birbirinin aynı. Gir sınava çak 100'ü..Sonra? İlk olduğun genel sınavda dibi gör. Neden? Çünkü ezberledin..Neden? Çünkü ezberlediğin gibi sormadılar..Neden? Çünkü bir problemin bin farklı yöntemle soruluş şekli ve birden fazla çözüm yolu var ve sen bunları bilmiyordun. Ama sınavdan 100 almıştın, herşey yolundaydı, sen iyi bir öğrenciydin.

Ne büyük bir yanılsama!

Önce baştan şu konuların ismini değiştirmeli bence. Hatırlarım ki küçükken havuza gireceğim zaman havuz problemleri gelirdi aklıma.. Korkunç bir deneyim.. Başka isimler vermeli , hayatı problem olarak göstermek yerine çözümler yumağı haline getirmeli. Ezberi ortadan kaldırmanın yollarını bulmalı.
Yaşamayı sevdirmeli önce belkide. Kendimizi 100'lük insanlar gibi görmekten vazgeçmeyi öğretmeli.
Belki o zaman hayatın büyük sınavlarından birinde duvara toslamamızın hızı biraz daha yavaş olur.

Hayatı ezberlemeyi değil, hayatı okumayı öğretse okullar mesela. Bir insanı mutlu etmenin bir çok yolu olduğunu, ezberlenmiş yöntemlerin çoğu zaman işe yaramadığını sadece içgüdülerine güvenerek çok büyük sınavlardan geçilinebileceğini yazsa müfredat kitapları.

Çok mu ütopik oldu?

13 Nisan 2012 Cuma

MARSIN KIZI

Bugün doğmuşum ben.. Bugün bir öğle vakti..Marsın kızıyım, sıkı bir koç burcuyum..

İyi ki hayattayım, iyi ki anneyim, sevgiliyim, arkadaşım, dostum.. İyi ki yaşıyorum.

Şarkıda da dediği gibi " İyi ki doğdumm" ... 25'ten biraz daha fazlayım ama olsun ..30'lu yaşlarda çok güzel..10 sene kadar bu yaşlarda kalmayı planlıyorum :)))

12 Nisan 2012 Perşembe

MAKAS VE İNSAN


Sinsi bir başağrısı ile oturdu bilgisayarın karşısına. Kafasında uçuşan kelimeleri satırlara dökme vakti gelmişti de geçiyordu bile. Binlerce kelime gözünün önünde dans ediyor ama bir türlü senkronize hareketler yapamıyorlardı.

Önünde bir tabak buharı tüten spagetti, sol tarafında yarısı içilmiş -soğumuş fakat davetkar kokusunu hala kaybetmemiş olan bir fincan filtre kahve, fincanın altında bir nüfus cüzdanı, sağ tarafta farenin yanında akan burnuna bir türlü yetiştiremediği Selpak Cep Mendili, içindeki paraların suyunu çekmek üzere olduğu bir siyah cüzdan, bir sürü çözülmemiş test ve ilköğretim 4.sınıf matematik kitabı durmaktaydı. Hepsinin ortasında da küçük bir makas.

Makas haricinde masada duranların hepsinin kendine göre bir anlamı vardı ama bu makas anlamsızlığın sembolü olarak masada yerini almaktaydı. Tıpkı hayatında olan anlamsız ve boş insanlar gibi. Hayatındaki birçok insanın varlığına bir anlam ve bir misyon yüklüyordu da, öyle insanlar vardı ki aynen masada duran makas gibiydi onlar. Kalabalıkta farkedilmiyor, ama sıkı bir gözden geçirilmeyle hemen göze batıyorlardı. Hem o kalabalığın içindeki anlamsız varlıklarıyla, hem de gereksiz yere kalabalık yapmalarıyla o ahenksiz hayatın içinde çatlak ses olarak duyulmamaları imkansızdı.

Matematik kitabının altında duran kapitalist düzenin yağına yağ, balına bal katan bir marketin sözde indirim dergisi ise boşa verilen vaadlerin, o vaadlerin üzerine kurulan yazık hayallerin sembolü gibiydi sanki. 1,99 TL'yi 1 TL'ye yuvarlamaya kandırılmış zihni gerçek olan 2 TL'yi görmemekte nasıl ısrar ediyorsa boş umutlara inanmaya da öyle ısrar ediyordu. Öyle ya hayata tutunmanın yolu umut etmekten, kapitalist düzene hizmet etmenin yolu kandırılmaktan geçiyordu.

Satırları yazarken başının zonkladığını farketti. Acıyla alt dudağını ısırırken, kızının izlediği " Bir Dilek Tut Derneği"nin reklamını izlerken ağladığını gördü.
Diyordu ki reklamda " Hayallerin gücüne inanıyorsanız Bir Dilek Tut Derneği ile mutlaka tanışmalısınız".

"Bazen hayat ufak mesajlar gönderir en olmadık zamanda" diye düşündü. Bu da onlardan biri olmalıydı.
"Kapitalist düzenin de, makasın da, indirim dergisinin de canı cehenneme "dedi içinden.
Ben hayallerimin gücüne inanıyorum.

9 Nisan 2012 Pazartesi

TEST

Bu sıralar kısa aralarla yaşıyorum. Yaşam alanlarımdan biryer de burası olduğu için etkileniyor satırlarım bu molalardan. Bazen gerekli. Kopmadan incelmek, durmadan yavaşlamak, gitmeden durmak, söylemeden susmak, yaşamadan molalanmak..
Merak eden herkeslere selam olsun..İyiyim :)

Bazen diyorum, bazen bir YANLIŞ
Bütün doğruları götürür hayatta..
Yaşamak çoktan seçmeli bir test gibi
Birden çok doğrusu olan
Ve en doğru gelen bana
Sana haksızca..
Yaşamak karmaşık bir bilmece
Ne soran emin cevabından
Ne cevaplayan
Bana gerçek gelen sana yalan

3 Nisan 2012 Salı

YA/YA

Ya saklanmalısın, ya da yasaklanmalı.
Ya gitmelisin, ya uzaklaştırılmalı
Ya susmalısın, ya susturulmalı
Ya gelmemelisin yanıma, ya da yanım senden ırak olmalı..

1 Nisan 2012 Pazar

GÜMBE DE GÜMM GÜMMM ( MANİLİ MİM)

Nini beni mimlemiş
Manilerle cevap versin Bozbek demiş
İsteğin başım üstüne
Yazıyorum işte hem seve seve, hem düşüne düşüne..

Sevdiğiniz bir kişiye olan duygularınızı maniyle ifade ediniz. (İlla erkek arkadaşınız olması gerekmez. Sevgi çok genel bir kavramdır. Arkadaş, dost, anne, kardeş vb.
Yaradılanı severim
Ama var benim iki meleğim
Anne dediler mi erir kalbim
Ben kızçelerim olmadan neylerim..

Sizi gıcık eden ya da sinir eden bir olayı ya da kişiyi konu ederek yazınız.
Asabidir Bozbek
İstemez etrafında nankör ve doyumsuz insan görmek
Şiddet düşkünleriyle dostluk etmez
Sevgiden anlamayanı yanında hiç istemez.

Sizin için olmazsa olmaz bir eşya, program vb. için yazınız.
Ayakkabı ala ala kalmadı koyacak yerim
Üstüne üstlük birde isyan etmekte beyim
Gelgör ki vazgeçemez bu kadın papuçlardan
Elinden gelse bir saray kuracak kendine ayakakbılardan.


İstediğiniz bir konu hakkında yazınız.
Kafamda uçuşur konular
Hep konuşur adamlar
Bilen bilir beni
Beni tek değil, bin konu paklar...

Bir blogger seçiniz, ona atışma tarzı bir mani yazınız .

Her telden, her dilden yazar
Her yorumun altına bir gülücük koyar
Çoktur takip edeni, seveni
Okumayan kalmasın deeptone kişisini...

Mimlediklerim başta Deeptone ve sessiz prenses, çiço, küçük şeyler, b,r kase lezzet, Cesar, Fortuna, Merika