Hürriyet

18 Temmuz 2011 Pazartesi

OLSA

Ege'nin bir köyünde evim olsa.. Verandasında rahat bir divanı, bahçesinde kocaman incir ağacı. Dutlara çocuklar dadansa, hortumla bahçeyi sularken kendimizi tatlı bir su oyununun içinde bulsak.

Samimi teyzelerin samimi kahkahaları ve öğütleriyle dolsa kulaklarım. Cep telefonu hiç çekmese mesela, kapıdan sütçü yoğurtçu geçse..

Sıcak günler , sıcak sohbetler ve serin ev yapımı şerbetlerle renklense.. İstanbul'dan misafirlerim gelse, telaş- heyecan yapsam, kuş uçmaz kervan geçmez bir koyda maviliklere kulaç atsam...

Tozdan kirlense ayaklarım, çocuklar sokaklarda koştırmaktan yorulsa, sessizce ve mutlu olarak yorgunluktan sızsa, dudaklarının kenarında tatlı bir tebessüm olsa, sivrisinekler için cibinlik yapsak, cırcırböceklerinin sesinden uyuyamasak..

Herşey öyle doğal , öyle kendi ritminde aksa ki sinir stres bir yere yetişme telaşı olmasa. Akışa bıraksak kendimizi, özümüz gibi, kendimiz gibi, doğamız gibi olsak...

1 yorum: