Hürriyet

7 Ağustos 2012 Salı

ANA KUCAĞINDAN, ASKER OCAĞINA

Bir çocuk nasıl yetişir, büyür bilir misiniz?

Önce hamile olduğunu öğrenir kadın..Garip duygular hisseder..Sevinir, korkar, mutlu olur, ağlar..

Hormonları altüst olur, hatta fizyolojisi..Kusar, saçları dökülür, dişetleri çekilir, memeleri acır, beli ağırır, bir süre sonra uyuyamaz, sağdan sola dönemez olur. Minicik bir ayak bastırır akciğerlerine nefes almakta bile zorlanır. Ayakkabılarını bağlayamaz, yastıklarla desteklenmeden yatamaz hale gelir. Tüm bunları yaşarken her off dediğinde arkasından bin kere de tövbe eder o dediği off için.

Öyle sever karnındakini , öyle bağlanır ki , bazen gebelik testi yapmadan bile hamile olduğunu sezenler vardır. Böyledir annelik.

Sonra saatler süren sancılar acılar sonucunda bebeğini alır kucağına..Emzirirken memesi yara olur.. Ağlar acıdan bir yandan , öbür taraftan emzirir, dikişleri acır ama yine de kucağında taşır.. Uykusuz kalır, süt olsun diye yediklerinden bin kilo alır ama yine de minicik bir gülüş alırr götürür bütün yorgunluğunu..Türlü türlü yemek yapma sanatı öğrenir..Camının önünde organik domates bile yetiştirir. Yoğurt mayalar, tereyağ yapar.. Sorsan kendi için bir kere bile yapmamıştır bunları ama evladı için herşey olur.

Okullara gönderir, aklı kalır. Biri vurdu mu, üzdüler mi, kantinde sıraya girebildi mi, servisini bulabildi mi, sınavında başarılı olabildi mi?

Dünyayı sermek ister önüne, elinin erdiğince gücünün yettiğince uğraşır ama alamadığı birşey olsun dünya başına yıkılır.

Öksürdüğü zaman sanki annenin ciğerleri sökülür, burnu tıkalı yattıysa başında nöbet tutar, eli kesilse yüreği kopar..Hep böyle gecelerdedir " benden al rabbim ömrümü, ona ver" diye yalvarmalar.

Sonra asker çağı gelir, askere gider..Ne için savaştığını bile bilmeden şehit olur!

Kızsa evladınız sevgilisi askere gider, kocası, nişanlısı gider.. Şehit yakını olur..Ve ömür boyu bitmeyecek bir acıya mahkum edilir.

Ne için, kim için..Birileri daha rahat silah kaçırsın, daha rahat uyuşturucu satsın, daha fazla para kazansın, biryerlerden rant elde etsin diye..

Hiç kusura bakmayın beyler bu terör denilen illet bir savaş değil..Ben inanmıyorum artık! Vatanımızı kurtarmak için ölmüyor o kınalı kuzular orda! Biz buna inandırılıyoruz sadece!  Pis bir oyunun tertemiz oyuncuları onlar..

Bu şartlarda vatan falan sağolmasın arkadaş.. Bülent Ersoy çıktı " oğlum olsa askere gönderememek için herşeyi yapardım" dedi.. Neredeyse asacalardı..

Ben de söylüyorum şimdi.. Ben de göndermemek için herşeyi yapardım..

Seve seve gönderirim diyen hiç kimseye de inanmam!

Bir savaş olsa bu gerçekten, hepimiz savaşalım atalarımız dedelerimiz gibi. İşte o zaman "Vatan sana canım feda"

Ama bu şartlarda Vatan Sağolsun diyemem arkadaş..Ahmet, Ali, Burak, Mehmet, Rıza ve diğer boşuboşuna ölen binlercesi sağ olsaydı keşke..

Soruyorlar şehit cenazelerinde cemaate " Hakkınızı helal ediyor musunuz" diye..

Şehidim esas sen hakkını helal et bize!

9 yorum:

  1. Gözlerim yaşla okudum yazınızı. Her cümlenize sonuna kadar katılıyorum. Melike İlgün'ün "Hangi Vatan Sağolsun?" diye bir yazısı vardı. O geldi aklıma.

    "Pamuklara sarıp yetiştirdin çocuğunu. Bebekken geceleri kalkıp ayakucunda nefesini yokladın, içinde her anne gibi hep bir garip korku, ya ölürse ...

    Önce okul kapısında bekledin, sonra "arkadaşlarım dalga geçiyor" dedi, pencere önünde gözledin dönüşünü... 5 dakika gecikse ruhun sıkıldı hep, araba mı çarptı, biri mi sataştı, düştü dizi mi yarıldı..

    Sonra büyüdü, "aman okusun" dedin, binbir zorlukla bir üniversiteye girdi, hiç bir şeyini eksik etmedin. Evde, malda, mülkte değildi gözün. Yemedin yedirdin, giymedin giydirdin. Oğlunu üç kuruş "helal" maaşınla adam ettin.

    Ve birgün askerlik geldi dayandı kapıya... Senin gibilerin evladı nerelere giderse o da oralara gitti. Otobüs terminalinde arkadaşları " En büyük asker bizim asker" diye omuzlarına aldığında bile için titredi. "Aman düşeceksin oğlum, bir yerin incinecek, aman oğlum"

    O nöbetteyse sen de nöbette, operasyondaysa tetikteydin. Bebekken nasıl dinliyorsan öyle dinledin nefesini kilometrelerce öteden. İçinde hep bir garip korku, ya ölürse...

    Bir Eylül günü kara haberi geldi oğlunun subaylar eşliğinde. Sonra kameralar yığıldı kapının önüne.. Haberi duyan geldi, duyan geldi... Ertesi gün cenazede tanıdığın, tanımadığın bir sürü insanın önünde, için taş kesmiş, damarların koparılmışken, son bir kez saramadığın oğlunu buz gibi çerçevelenmiş bir resimde arıyorken, herkes senden aynı iki kelimeyi bekledi. Sen demedin, diyemedin, "vatan sağolsun" diye.... "Hakkımı helal etmiyorum" diye haykırdın, "etmiyorum, hakkımı helal etmiyorum"

    Hakkını helal etmediğin kendi çocukları Amerika'da okurken seninkini ateşe atanlardı. Hakkını helal etmediğin senin oğlun çelik yeleksiz kimin eliyle beslendiği belli düşmana koşarken, uğruna savaşılan vatan toprağını pazarlıkla satanlardı. Hakkını helal etmediğin "haram" yiyip "helal" üzerinden politika yapanlardı.

    Şimdi "Vatan sağolsun" demeni bekliyorlar senden. Yarın Lübnan'da muhtemelen üzerinde made in USA yazan bir kurşunla "yanlışlıkla" öldürülen bir başka evladın annesinden de aynı şeyi bekleyecekler. Sen oğlunun hasretinden bayram sabahları şehitlikteki taş mermerleri severken, onlar havaalanında Amerika'dan dönen oğullarını bekleyecekler. Akşam haberlerinde onların oğullarının açtığı pastörize yumurta fabrikalarını göreceksin. Onların oğulları Amerikan bankalarında çalışacak. Onların oğullarının yaptığı ölümlü trafik kazaları usta ellerce örtbas edilecek. Sen hergün taş keseceksin, biraz daha, biraz daha...

    Analar uyanıyor, anaların isyanından korkun beyler.

    Siz ki hak üzerinden politika yaparsınız hep, anaların haklarını helal etmemesinden korkun, hiçbir şeyden korkmadığınz kadar.

    Çünkü artık inanmıyorlar size. Sizin vatan bildiğinizle onların vatan bildiği aynı değil, biliyorlar. Ve artık yüksek sesle soruyorlar. Hangi vatan sağolsun, sizinki mi, bizimki mi?

    Siz ki kanundan, kuraldan, halktan, haramdan korkmazsınız. Ama anaların isyanından korkun.

    Onlar ki Riksos Otel'de bir gecelik konaklamanın bir çelik yelekten daha pahalı olduğunu bilirler. Teşvikiye Camii'nden hiç şehit cenazesi çıkmadığını bildikleri gibi...

    Onlar ki Lübnan'a neden asker göndermek istediğinizi de bilirler, vatana ihanetin ne olduğunu bildikleri gibi....

    Onlar ki sıksan şüheda fışkıracak toprak için yıllarca oğullarını başlarına kına yakıp yolladılar askere. Artık "vatan sağolsun" diyemiyorlarsa bir bildikleri vardır." Melike İlgün

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel yazmış.. Anlatmak istediğim herşeyi anlatmış..Kesinlikle " anaların isyanından korksunlar" !!

    Benim de bu ülke de azcık hakkım varsa bir anne olarak hakkımı bu pis oyuna evlatlarımızı ortak edenlere helal etmiyorum.. Bin kere haram olsun!

    YanıtlaSil
  3. o kadar güzel anlatmışsınki ne diyeceğimi bilemedim hatta önce bir gazete köşesinden alıntı dedim ama yüreğinizden dökülenlermiş...ne kadar acı ve en acısı ne kadar da doğru olduğu..

    YanıtlaSil
  4. cecilia@ oğlum yok ama 2 kızım var..İçim yanıyor şehit haberleri geldikçe..Aslında artık acı değil sadece hissettiğim çok büyük bir öfke..Evlatlarımızı bekleyen gelecek beni ürkütüyor:(

    YanıtlaSil
  5. tek kelimeyle harika..
    ne güzel yazmışsın..
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. her kelimesine katılıyorum...

    YanıtlaSil
  7. otuz şirin yıl@eşke yazmak zorunda olmasaydık böyle şeyler :( sevgiler benden

    YanıtlaSil
  8. N.Narda@ yalnız olmadığımı bilmek rahatlatıcı..Sevgiler ..

    YanıtlaSil
  9. gözlerim yandı içim acıdı ellerinize sağlık hem sizin hem neslice tariflerin.Anaların hakkı ödenmez yaa helal etmiyorlarsa o zaman ne bu dünyada ne de diğerinde yakalarını bırakmaz bu kul hakkı. Başımız saolsun

    YanıtlaSil