Hürriyet

29 Ekim 2011 Cumartesi

KENDİNİ KURŞUNA SİPER EDENLER

Heryerde iptal edildi törenler. Ama kutlamalıydık.. Evet belki şenlikler konserler vs.ler iptal edilebilirdi.

Ama yürüyüşler, fener alayları, okullardaki etkinlikler iptal edilmemeliydi.

Deprem nedeniyle yasta isek eğer, televiyonlarda göbek atan kadınlar, halay çekenler, açık bütün eğlence yerleri niye?

Deprem nedeniye yastayız. Hayatını kaybedenlerin, yakınlarını kaybedenlerin, bu soğukta orada yaşama savaşı verenlerin acısını derdini derinden hissediyor ve üzülüyoruz.

Ama bu demek değil ki Cumhuriyetimizi, kurtuluşumuzu, bağımsızlığımızı desteklemeyeceğiz. Anmayacağız..Biraz daha hafifletilebilir fakat yine de anlı şanlı kutlanabilirdi.

Deprem yüzünden bir çok kardeşimizi kaybettik.. Üzüntümüz büyük.

Ya bu vatanın bağımsızlığı uğruna gözünü kırpmadan ölüme gidenler, ya bu Cumhuriyet için kendini kurşuna ve düşmana siper edenler? Onlar hak ediyor muydu törenlerin iptal edilmesini?

Onca şehidin ailesine kim hesap verecek şimdi?

28 Ekim 2011 Cuma

BAŞLIKSIZ

Bir yerde okudum..

Diyordu ki ; " Ne göze alabildim, ne gözümü alabildim"

Al sana bir araf daha !

27 Ekim 2011 Perşembe

ARAF HALİ

Mutlu değilim nicedir, şöyle ağız dolusu  kahkaha atmayalı çook uzun zaman oldu - bağıra bağıra ağlamayalı da...

Ne kahkahalarla çınlıyor evimin duvarları, ne de gözyaşıyla ıslanıyor yastıklarım.

Bazı geceler kendi sesime hasret yumuyorum da gözlerimi , isyan edip bağırdığım hiç olmuyor.

Yorgunum ama dinlenemeyecek kadar da sıkıntılı.

Ne bezginim, ne de girgin.

Ne siyahım ne beyaz.

Ne olduğum yerde olmak istiyorum ne de gitmek istiyorum.

Ne varım ne de yok.

Bir araf hali kavramış ki beni bırakmıyor..Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri..

26 Ekim 2011 Çarşamba

MÜGE ANLI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Birileri bana, bu kadının niye bu kadar lanetlendiğini anlatsın lütfen..

Daha 2 hafta önce polise taş atanları lanetlemiyor muyduk? Küçücük çocukları polise- askere kalkan yapıyorlar, ellerine taş verip attırıyorlar diye kınamıyor muyduk?

Ben mi hayal görüyorum acaba? Yoksa bir deprem oldu ve herkes söylediklerini unuttu mu ?

Kadın ne dedi allah aşkına? Dedi de yalan mı söyledi? Aynen bu yapılmıyor muydu orada? Polise, askere taşla , sopayla, molotof kokteyllerle saldırılmıyor muydu?

Ve yine orda canla başla çalışan bizim askerimiz, bizim polisimiz , bizim ordumuz değil mi?

Yardım etmeyin mi onlara dedi? Tam da tersine birlik zamanıdır, yardım zamanıdır dedi. Herkesi yardıma çağırdı..Birilerine de Türk devletinin ne büyük olduğunu hatırlattı.

Birçoğumuzun içinden söyleyip, yükse sesle söylersek yanlış anlaşılırız korkusuyla dillendiremediklerimizi söyledi mertçe..

Gün birlik beraberlik zamanı,, gün birleşme zamanı. Her şerde bir hayır derler..

Bizim yardım etme, kucak açma, af etme zamanımızken- devleti, askeri, polisi taşlayanların da yanlarında zor günlerinde kimin olduğunu farkedip şapkalarını önlerine alıp düşünme zamanı.

Bu bu kadar basit ve insani bir mantık , ve ırkçılıkla ayrımcılıkla hiç ama hiç ilgisi yok.

Bir yerde okudum diyordu ki; Vatanı vatan yapan candır, canı can yapan ise vicdandır..

Ve vicdan tek taraflı olursa bir işe yaramaz...

Yüreğimin doğusu da batısı da göçük altında şimdi. Sadece Van değil tüm ülke enkaz..

24 Ekim 2011 Pazartesi

AHH BENİM YORGUN VE KAFASI KARIŞIK MEMLEKETİM!

Ahh benim yorgun ve kafası karşık memleketim..
Van Depremi'nde binlerce yaralı yüzlerce ölü var..
Bize yakışır mı ölenin ardından kötü söz sözlemek..
Bize yakışır mı kalana daha da beter olsun demek..
Bugün orada deprem oldu, yarın burada olabilir..

Evet hepimizin terör ve teröre destek verenler yüzünden acısı , öfkesi büyük..
Evet devlete , askere karşı terörü destekleyen belki de bazı kişiler şu anda devletten, askerden yardım bekliyor.
Evet hepimizin iç sesi , hadi gelsin de PKK kurtarsın sizi diyor. Hadi giden yardımları Türk Devleti gönderdi diye red edin, siz size yetersiniz diyor.
Bir çoğumuz yüksek sesle ya da iç sesiyle söylüyor bunları. Aklının bir köşesinden geçiriyor.

Ama gün intikam günü değil.
Bugün " ohh oldu , iyi oldu hepsine" diyenlerin, dün Mehmetçiğe kurşun sıkan vicdansız zihniyetten bir farkı yoktur.

Vicdan sahibi olmak duruma , şarta ve olaylara bağlı değildir. Vicdan sahibi olan insan her durumda iyiliğin sesini dinler.
Bizler Çanakkale Savaşı sırasında düşmanıyla yemeğini paylaşan bir millein evlatlarıyız.
Ne oldu da böyle vahşi olduk? Ne oldu da bu denli öfke ve kin dolduk? Bizi kimler bu hale getirdi?

Televizyonda yapılan bir ropörtajı izliyorum..
Bir Kürt kardeşimiz " Burada yanlı kurtarma yapılıyor, Türk ekipleri taraflı çalışıyor" diyor..
Kulaklarıma inanmak istemiyorum, duyduklarım doğru olamaz. Buna gerçekten inanıp söylüyor olamaz. Bu halde bile propoganda ve siyaset yapılamaz.

İnternette yapılan yorumları okuyorum...
Ohh oldu, devletin yapamadığını Allah yaptı diyorlar. Hepsi ölsün gebesin diyorlar..
Gözlerim yanlış okuyor olmalı..Ölene ohh olsun denemez, göcük altında can çekişene sevinilemez..

Ah benim yorgun ve kafası karışık memleketim.
Ah benim bölücülük propogandalarına yenik düşmek üzere olan memleketim.
Nöbet bekleyen askerin şehit oluşuna, depremde zarar görenlere sevinebilecek kadar vicdansız insanların da üzerinde yaşadığı memleketim.

İnanmak istiyorum ki bu vicdansızlar az bu ülkede. Günü geldiğinde rahatça ölebilmeyi ve çocuklarımı bu ülkede gözüm arkada kalmadan bırakmayı umud ediyorum.
ücadel
Rabbim ordumuza, polisimize zeval vermesin. Bir kısmı terör belasını kurutmaya çalışırken operasyonlarda , ateş altında bir kısmı ise deprem zedelerin malını ve canını korumak kurtarmak peşinde.
Yine devletimiz dimdik ayakta, yine yardıma ihtiyacı olanın yanında. Hiçbir koşul gözetmeksizin!
Bizler de dualarımız ve elimizden gelen yardımlar ile destek olalım aynı devletimiz gibi.
Üzerimize düşeni yapalım, hiç bir koşul gözetmeksizi.
Bir köşe yazısında okudum..Diyordu ki
Vatanı vatan yapan Can'dır. Canı can yapan Vicdandır..

21 Ekim 2011 Cuma

SAĞDUYUM NERDE?

Ben o günden beri bekliyorum belki içim soğur diye..

Kaybettiğim sağduyum belki geri gelir diye...

Bir şehitte bir bin şehitte bir bizim için..

Siz hiç teröre kurban verdiniz mi etrafınızdan bilemiyorum

Ben verdim..

Öyle umulmadık anda gelir ki bu başınıza önce şaşkınlıktan acının bile farkına varmazsınız.

Sonra anlam vermeye çalışırsınız olanlara.. Ama bir türlü mantıklı bir açıklama bulamassınız. Öyle ya, hiç tanımadığınız biri ya da birileri , tanıdığınız birini , tamamen sebepsizce, kendi amaçlarını kabul ettirmek uğruna öldürmüştür.

Katil katlettiğinin kim olduğunu bile bilmemektedir. Ortada kişisel bir husumet, alacak verecek davası, hastalık, herhangi bir kaza yoktur.

Sadece öldüren ve ölenin ilişiksizliği vardır. ( Bunlardan herhangi biri olsa bile öldürmek asla kabul edilemez bir davranıştır )

Kendinize bir türlü açıklayamaz ve kabul ettiremessiniz bu ölüm şeklini.

 Neden? Neden? Kafanızdan bu sorular geçer ..Tekrarı azalarak ama hergün..

Öfkeniz büyür, büyür. 

Menemen'de bir subay şehit edilince " Yakın oraları" diyen Başkumandan geliyor aklıma..

Bir yanım " Yakın, yıkın, taş üstünde taş, nefes bırakmayın" diyor..

Diğer yanım " Galeyana gelme, sakin ve sağlam dur. Tam da istenilen bu kaosun yaratılması" diyor...

Sokağımız gelin gibi , bayraklarla süslü..

Kürt kardeşlerimizin nüfusu da fazla bu civarlarda..Eskiden bilmezdik..Şimdi biliyor olmamız farkındalığımızın artmış olması ne acı..

Sokaklarda konuşulanlar, yorumlar duyulunası gibi değil. Bir kıvılcım daha bekler gibi herkes, çok ürkütücü.

Hangi evlerde bayrak yok diye bakarken yakaladım bugün kendimi..

Ve anladım ki, bir uçurumun eşiğindeğiz milletçe..

Sağlam durmak gerek, sağduyumuza sıkı sıkı sarılmak gerek, galeyana gelmemek gerek..

Ama nasıl???

14 Ekim 2011 Cuma

ÖĞRETMEN ATAMALARI

400.000 ...Yanlış okumadınız.. Yazıyla ( Dört yüz bin) ...Öğretmen açığı..

350.000... ( Üç yüz elli bin) ..Atanmayı bekleyen öğretmen..

Bir yerlerde öğretmen yok diye dersler yapılamıyor, çocuklar eğitim hakkından mahrum kalıyor..

Yanyana iki okuldan birinin öğrencileri İngilizce öğrenirken mesela, diğer okuldakiler o dersi boş geçiriyor.

Bir okulda geometri soruları son sürat çözülürken, başka bir okulda o derste öğrenciler öğretmen yokluğu yüzünden etüt yapıyor.

Sonra bu çocuklar aynı sınavlara sokuluyor. Eğitim -öğretim eşit değil ama girilen sınavlar aynı.

Haksız rekabetin, hak yemenin, fırsat eşitsizliğinin daniskası.

Sonra bir yerlerde 350.000 atanmayı bekleyen öğretmen...

Sınavla okul kazanmış, o okulu sınavlarla bitirmiş, yeterliliğini ispat etmiş ( aslında edememiş)

Ama önüne bir sınav engeli daha konulmuş 350.000 öğretmen.

O öğretmenlerin gelmesini bekleyen çocuklar..

İşsiz işsiz etrafta dolaşıp, en sonunda pes ederek güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan gencecik eğitimciler..

Ben bu hesaptan birşey anlamadım, ya siz ?

10 Ekim 2011 Pazartesi

EN FAZLA NE KADAR MUTLU OLABİLİRSİN? SÖYLE BANA!

Bir kitap okudum ve hayatım değişti derler ya, ben de bir dizi izledim ve bir hayat dersi çıkarttım.

Bir cümle , şimşek çaktırdı beynimde..

- "Kimin ve neyin öncelikli olduğunu seç" dedi avukat bir babaya.." Gururun ve şerefin mi yoksa ailen mi?

- " Ailem" dedi baba çaresizce..
-" O zaman yapacaksın bunu " dedi. Çünkü yapmazsan" EN MUTSUZ ÇOCUĞUN KADAR MUTLU OLABİLİRSİN ANCA" dedi.

En mutsuz çocuğun kadar mutlu olabilmek...Sanırım ebeveynin mutluluk tarifi tam da bu olsa gerek.
Aslında hiç akıl edilemez birşey değildi  bu duyduğum, her anne babanın içinin en derinlerinde hissettiği ama tarif edemediği bir duyguyu nasıl olup da böyle güzel bir şeklide ifade etmişlerdi.

İşte tam da buna yaratıcılık diyoruz galiba. İnsanı derinden etkileyen, bildiği , hissettiği ona çok tanıdık olan bir duygu üzerinde bile uzunca bir süre düşünmeye iten..Yaratıcılık...

4 Ekim 2011 Salı

Sevdiklerinize Doğum Günü Hürriyet'i Verin








Hürriyet Gazetesi'nden okurlarına doğum günü, sevgililer günü, yıl dönümü ve diğer tüm özel günler için unutamayacakları bir hediye fırsatı!

Doğduğunuz gün Türkiye'de ve dünyada neler olduğunu hiç merak ettiniz mi?

Hürriyet, ilk yayın tarihi 01.05.1948'den günümüze kadar olan tüm baskılarının birinci sayfalarını kullanımınıza sunuyor. Bu sayede aileniz ve sevdiklerinize, doğum günlerine ait sayfayı armağan ederek bu özel günleri unutulmaz kılabilirsiniz. Ya da dilerseniz kendi doğduğunuz güne ait gazetenin ilk sayfasını sipariş edip saklamanız mümkün.

Size özel Hürriyet'inizi, orijinal gazete kağıdına baskılı olarak farklı ebatlarda seçebilirsiniz. Ayrıca ister karton tüp içerisinde, ister özel kutuda, isterseniz de oldukça şık bir ahşap çerçeve içerisinde sipariş verebilirsiniz.



Bir http://www.bumads.com.tr?clientid=c924d10a-f3ff-44a9-928d-d79c3548ec85&offerid=27
" title="bumads" target="_blank">bumads advertorial içeriğidir.

2 Ekim 2011 Pazar

HERKESİN SAKLADIĞI BİRŞEY VARDIR

Yeni bir diziye başladım . Damages. Bu sene 4. sezonu oynuyor . Ben daha yeni keşfettim..2 sezonun ortalarına geldim bile.

Avukatlar, insanlar, sırları...İzledikçe " hadiii ya bu kadar da olmaz" dedirten, düşündükçe " bu az bile, kimbilir daha neler vardır" diye söyleten bir dizi.

Aslında gerçeklerden alıntı.

Herkesin sakladığı birşey vardır...

Hayat hatalarımız ve onları düzeltme çabalarımız arasında geçip giden zamandır...

Bu çabada aslolan oyunu ahlaklı mı ahlaksız mı oynadığındır...

Adaletsizlik puanlar artı hanene yazılırken , kimlerin skorundan çaldığındır ,

Tokgözlülük kendi puan hanenden bol kepçe dağıtmandır..

Herkesin sakladığı birşey vardır, önemli olan ne pahasına saklamaya çalıştığın

Hangi durumda ortaya çıkıp gerçekleri basbas haykırabileceğindir...