Hürriyet

25 Kasım 2009 Çarşamba

ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE GÜLNİHAL'İN MOR MENEKŞELERİ


Çok uzun yıllar önce öğretmenler gününün velilerin gövde gösterisine dönüşmediği zamanlarda kutlanan sevgi dolu öğretmenler günleri varmış.

O zamanlarda veliler öğretmene hangi takı setini alsak diye kara kara düşünmezlermiş Öğretmenler ise Ayşe niye bana hediye getirmedi diye dertlenmezmiş hiç. Bahçeden kopartılmış bir çiçek, minicik eller ile yazılmış şiirler öğretmenlere yeterli olur , Ahmet'in velisi Ali'nin velisinin öğretmene ne hediye getirdiği ile pek ilgilenmezmiş. Sınıfta para toplanıp da hediye alındığı zaman parası olmayıp da para veremeyenlerin de adı yazılırmış hediyenin üstüne.

Minik Gülnihal'in ailesinin maddi durumu pek iyi değilmiş o yıllarda. Annesi çiçek yetiştirmeye özellikle de menekşelere çok meraklıymış. Her öğretmenler gününde kızı okula eli boş gitmesin diye gözü gibi baktığı mor menekşelerden bir tanesini allar pullar öğretmene gönderirmiş hediye olarak. Gülnihal'in öğretmeni de oyalı yazmalara çok meraklı imiş. Öğretmenin bu merakını iyi bilen Gülnihal'in annesi mor menekşelerin yanına bir de oyalı yazma koyuverirmiş her seferinde.

Minik Gülnihal, oyalı yazmayı çok değerli bir hediye olarak görürken mor menekşeleri niye götürdüğüne bir anlam veremezmiş. Nasılsa öğretmeni çiçeğe bakamayacak ve bir iki hafta içinde çiçek ölecek diye düşünürmüş.

Gülnihal'in öğretmeni her öğrencisine aynı sevgi ve sıcaklığı gösterip hediyeleri bir bir içtenlikle kabul edermiş kutlanan her öğretmenler gününde.İlerleyen günlerde ise herkesin getirdiği hediyeleri kullanarak hediyeleri getiren öğrencilerini sevindirmeye çalışırmış. Gülnihal getirdiği yazmayı öğretmeninin boynunda her gördüğünde içi içine sığmaz çok sevinir, bir taraftan da mor menekşelerin akibetini düşünürmüş.

Minik Gülnihal 5 sene boyunca her öğretmenler gününde 1 oyalı yazma ve 1 mor menekşe götürmüş öğretmenine. Yıllar yılları kovalamış, Gülnihal ile İlhan Öğretmen bir alışveriş merkezinde karşılaşmışlar. Adresler, telefonlar alınmış; öğretmene ziyaret sözleri verilmiş.

Birgün verilen sözü tutma zamanının geldiğine karar vermiş Gülnihal. Elinde bir demet çiçek ile çalıvermiş öğretmeninin kapısını.

Yıllar öncesinin sevgisi ve sıcaklığı ile karşılamış İlhan Öğretmen eski öğrencisini.
Salona buyur etmiş. Salonun önündeki kocaman balkonda duran yüzlerce çiçek çekmiş Gülnihal'in dikkatini. Öğretmeninin mutfağa gitmesini fırsat bilerek çiçek bahçesini andıran balkona çıkmış Gülnihal.

Çeşit çeşit çiçeğe ev sahipliği yapan her saksının altında bir isim, bir tarih ve bir numara yazılı imiş.

Gülnihal Dermanlı / 1-C / 49 / 1989 - Gülnihal Dermanlı / 2-C / 49 / 1990 diye sıralı beş tane mor menekşeye ilişmiş gözü. Öğretmenim bu çiçekleri atar dediği çocukluk günleri gelmiş aklına, bir de şimdi kutlanan öğretmenler günleri...

Eski öğretmenlerimize sevgi ile...

17 Kasım 2009 Salı

İMDAT!!! BELEDİYENİN ELİ CEBİMDE!

İstanbul'da yaşayanlara acılı haber. Metrobüs ücretleri %33 zamlandı. 1 lira 50 kuruş olan metrobüsler artık 2 lira. Üstelik aktarma falan da işlemiyor metrobüslerde. Sanırım metrobüs lüks toplu taşıma aracı sınıfına giriyor !!!

İşine gelip giderken iki toplu taşıma aracı kullanan bir zavallı İstanbullu'nun kullandığı araçlardan biri eğer metrobüs ise ve şanslı olupta cumartesi günü çalışmıyor ise ayda 20 günden hesaplandığında yaklaşık 125,00 TL yol parası vermesi gerekiyor.

Herkesin işsiz kaldığı, kriz yüzünden zam yerine nasihat aldığı, ev sahiplerinin bile insafa gelip kiraları düşürdüğü bir ortamda İstanbul Büyükşehir Belediyesi hangi akla hizmet bu zamları yaptı anlamak güç. Aslında 4 sene daha yönetimde olacak olmanın rahatlığıyla yapılmış bu zamlar , insanlara siz aptalsınız demenin nezaketli bir yolu.

Aptalız biz evet, sonuna kadar da müstehak bize bu başımıza gelenler!!

10 Kasım 2009 Salı

10 KASIM

Milli Bayramları , anma günlerini , Atatürk ve geçmişimizle ilgili olan özel anları daha farklı mı kutlamalıyız diye düşünür oldum.

Okul yıllarıma gidiyorum Cumhuriyet Bayramı'ndan aklımda kalan yağmurlu bir havada mecburi okula gelişler ve o bitmek bilmeyen sıkıcı töreni izlemek zorunda olduğum. Ayakların üşür, ıslanır ama yine de o töreni izlersin. Törenden mi kaçtın ya dayak ya disiplin cezası.

23 Nisan ve 19 Mayıs ona keza. Girilen tuhaf kılıklar, velilere yapılan gösteriler, izleyen öğrenciler için ise bitse de gitsek dedirten bir tören programı.
Şansın var da gösteri ekibinde görevli isen velin için bir zevktir bu töreni seyretmek zaten bir tek de onlar keyif alır bu törenden.

10 Kasım.. 09.05 bir siren sesi. Sireni duyduğun yerde dur. Ama yanındaki arkadaşınla konuşmaya kaldığın yerden devam et. Sadece dur ve bekle. Çünkü herkes öyle yapıyor.

Bu mudur anmak? Bu mudur kutlamak? Bu mudur Atatürk'ü anlamak, yolundan gitmek, izini sürmek. Elin adamları milli bayramları yok iken bayramlar icad edip şölen havasında kutlar iken, dünyanın aklına uydurma bayramını kazımış iken benim atamın, dedemin, Atatürk'ümün kemikleri sızlamaz mı yattığı yerde?

Rahat uyu, izindeyiz...

31 Ekim 2009 Cumartesi

ARAP KIZINI SEL ALDI



Yağmur yağıyor
Seller akıyor
Arap kızı
Camdan bakıyor...

Herşeyden bir eğlence çıkarmak çocukluk meşgalesi imiş demek. Cama vuran yağmur damlalarına bakıp şarkı söylemek ne güzeldi eğrisini doğrusunu, varlıklısını yoksulunu, evlisini evsizini düşünmeden.

Kocaman kocaman, tasasız art niyesiz gülmek çocukken oluyormuş meğer. Yağmur altında ıslanmak ve eğlenmek için sokağa çıkmak, yağmurun altında dans etmek kanlarımızın deli aktığı zamanlarda kalmış. Ayaklarının ıslağını hissetmiyormuş o zamanlarda insan, sıçan gibi ıslak eve gelmek mutlulukmuş.

Yağmur yağıyor şakır şakır. Gök denilen kubbenin dibi mi , tepesi mi neresi bilmem ama bir yerleri delindi.

Çocukken coşku ile karşıladığım yağmuru şimdi endişe ve iç sıkıntısı ile izliyorum sıcak, kuru ve kombili evimden.

Kim bilir kaç kişi elinde kova, evin içine dolan suları çıkarmaya çalışıyor, kim bilir kaç evsiz geceyi kuru geçirebilmek için boş bir ATM makinası içi, saçak altı, apartman girişi arıyor, kaç bebenin ayakları ıslak, kaç yavrunun elleri soğuk, kaç anne baba çaresiz gözü yaşlı.

Rahmet yağıyor. Yağmur kimilerine rahmet oluyor, kimilerinden rahmet alıyor. Terazi misali dünya iki kefeside dolu.

Büyümek koşullu sevinmekmiş, gülerken üzülmekmiş. Şükrederken isyan etmekmiş bazen.
Yağmuru camdan izleyen Arap Kızını şarkısını mırıldanırken , sele kapılan Arap kızının arkasından ağıt yakmakmış.

Yağmur yağdı
Camdaki Arap kızını
Seller aldı...

30 Ekim 2009 Cuma

GÖL


Ortaokula giderken bir resim öğretmenimiz vardı. Engin Bey...Soyadını hatırlamıyorum. Genç ve idealist bir öğretmendi. Çöp adam bile çizemeyen, sanattan ve yetenekten bihaber, yaşı nedeni ile aklı bir karış havada olan biz öğrencilerine resim yaptırmak yerine, ressamlardan, resim tarihinden, sanattan, şiirden edebiyattan bahseder, ressamların hayatlarını, tabloların öykülerini anlatırdı. E serde ergenlik var , adam genç ; biz kızlar da ağzımızın suyu akarak dinlerdik öğretmeni yada seyrederdik demek daha doğru galiba. Bir aralar sınıftan bir kaç kız öğretmenimize aşık olmuş sana baktı bana baktı diye birbirimizle çekişir durur hale gelmiştik hayal meyal hatırlıyorum.

O yıllarda okuyanlar bilir. Bir hatıra defteri ve anket defteri yazdırma modası vardı. " Kalbin kadar temiz olan bu satırları bana ayırdığın için" diye başlayan bir cümle ile arkadaşın hatıra defterine giriş yapmak facebook hesabı açtırmak kadar moda idi o zamanlar. Bu hatıra defterini öğretmenlerimize de yazdırırdık. Bizim resim öğretmenimiz Engin Bey, kendisine bu talepler ile gelen öğrencilerine birer kitap hediye ederdi. İçine de adettendir diyip sevgi dolu sözler yazmaz, yabancı şairlerin tercüme edilmiş şiirlerini yazardı.

Bana hediye ettiği kitap ne idi, nerede idir hiç bilmiyorum. Ama gariptir ki kitabın kapağında yazan şiiri hala ezbere biliyorum. Bugün geçip giden zaman hakkında düşünürken, bir dakikanın bir an bir günün nasıl bir dakika gibi geldiğinin hesabını yaparken bir anda bu şiir aklıma geldi.

GÖL

Zaman dur artık geçme,
Bahtiyar saatler siz akmaz olunuz artık
Tadalım en güzel günümüzüno sürekli hazlarını azcık!
Ne kadar talihsizler size yalvarır hergün
Hep onlar için akın
Günleri ile birlikte dertlerini de götürün
Mesutları bırakın
Nafile isteyişim geçen saatleri
Alıp gidiyor zaman
Geceye daha yavaş deyişim boş
Tanyeri ağıracak birazdan
İnsan için liman yok,
Sahil yok zaman için.
O gider, biz göçeriz..

ALPHONSO DE LAMARTINE

Nerdesin, ne yaparsın bilmem hocam ama umarım huzurlu ve mutlusundur.İyi öğretmenmişsin vesselam. Sevgiyle...