Hürriyet

25 Şubat 2010 Perşembe

ARNAVUT KALDIRIMLARI , TRAFİK VS. VE İSTANBUL


Yağmur yağınca küçük birer yapay göle dönüşen İstanbul sokaklarında çocukluğum bitti.

Trafiği ömrümü, aptalca döşenmiş arnavut kaldırımları ayakkabılarımın topuklarını yedi.

Bir zamanlarki kirli havası ciğerlerimi mahfetti.

Denizine girilmez, sokağında yürünmez, kapkaççısından geçilmez.

Yeşili yok, böceği çok.

Arabana park yeri arama bulamazsın, değnekçiye para vermez isen arabanı da yerinde bulamassın.

Heryeri yokuş, toplu taşımalar hala tıkış tıkış.

Ama ben uzaklaşınça yine de özlüyorum bu şehri...

24 Şubat 2010 Çarşamba

BALIK SEVERLERE


Malum hafta sonu yaklaşıyor. Malum restauranlarda fiyatlar da el yakıyor. Hele balık restaurantlarının yanından bile geçilmiyor. Ama İstanbul'da öyle bir yer var ki, hem balığa hem mezeye doyuyorsunuz hem de önceden ne ödeyeceğinizi bildiğiniz için düşüne düşüne sipariş vermiyorsunuz.


Set Balık Restaurant Tarabya..


Mekan denize sıfır, otoparkı var. İçerisi biraz sıkışık ama çok rahatsız edici değil. Masalarda yerler alındıktan sonra başlıyor servis ve gece boyu devam ediyor. Çeşit çeşit mezeler, ara sıcaklar, ardından balık , ardından çeşit çeşit değişik tatlılar. Yiyeceklerin biri geliyor diğeri gidiyor, mekanın kalabalıklığına oranla servis çok hızlı. Limitsiz yerli içecek de fix menü fiyatına dahil. Birkaç ay önce gittiğimizde kişi başı 55 TL olan fix menüde akşam 20.00'dan gece 00.00'a kadar tıka basa yedik ve hala servise devam ediyorlardı.


Sıkışıklığından mütevellit çocuk ile gitmeye pek uygun bir mekan değil. Kalkıp koşturacakları bir alan yok.


Gitmek isteyenlere minik bir ön bilgi. Kredi kartı geçmiyor..


Şimdiden iyi eğlenceler ve afiyet olsun.

19 Şubat 2010 Cuma

SAVAŞ

İnce ince içime işlerken öfkenin sinsi karalığı, o karanlıkta kaybolup gitmek korkusu sardı ortalığı.



Bir adım geri atsam deniz, bir adım ileri atsam ateşten toplar.



Adaletin terazisi gibi dengeli dingin sessiz olmalı, fakat ne mümkün içimde varken akbaba çığlıklar...



Yüzümde savaş boyaları, elimde pamuktan asa



Yüzüme bakan korkar, elime bakan acır bana...

17 Şubat 2010 Çarşamba

MELEKLERİN DUASI


Vakitlerden bir akşam vakti, meleklerim yatmaya hazırlanıyorlar. Abla melek ben dua edicem dedi. Yarım yamalak bildiğince dualarını okudu sonra da ne isteyeyim şimdi Allah'tan diye bir telaş içerisine girdi. Sanki ağzından çıkacak ve hemen olacak öyle bir telaş görmelisiniz.


Ben başladım saymaya de ki ; " Allahım bize sağlık sıhat ver, huzurumuzu bozma, darda zorda olanlara yardım et, anneme babama hayırlı kazanç ver, bana zihin açıklığı ver... "saydıkça saydım..


Abla meleğin yüzü bir değişti, bir buruştu, aklı karıştı "Ben hepsini nasıl söylicem şimdi ?" dedi.


Sonra da " Allahım annemin bütün istediklerini ver. Amin " dedi. Döndü arkasını yattı.


Çocukların pratikliği ve samimiyeti hangimizde var? Hayranım hepsine!

16 Şubat 2010 Salı

VİCDAN İYİ BİR UYKUNUN DÜŞMANIDIR


Geceleri iyi bir uyku çekmek için gündüz yaptıklarına dikkat etmeli adem oğlu.

Gece iyi uyumak için;

Hırsızlık yapmayacaksın, yalandan dolandan uzak duracaksın, ööle gözün yükseklerde olmayacak, komşuda 2 tane var bende niye 1 diye dert etmeyeceksin , kıskançlığı söküp atacaksın içinden ki uyumadan önce hasetten çatırrr çatır çatlamasın yüreğin. O çatırtılar uyutmaz adamı ...

Ufak dağları ben yarattım edaları ile dolaşmayacaksın gündüz vakti ,nasılsa gece başını yastığa koyduğunda ne menem bişey olduğunu itiraf edeceksin kendine. Baştan kabullen en iyisi yoksa içinde ki ses uyutmaz adamı...

Kim olduğunu bileceksin, kendinden yapabileceğinden fazlasını beklemeyeceksin. Yormayacaksın ki ruhunu huzurlu olsun. Ruhunun huysuzluğu uyutmaz adamı...

İyi uyuyabilmek için herşeyden önce vicdanı rahat olacak insanın. Gündüz aydınlığında yaptığın yanlışlar gece karanlığında gelir yapışır da uyutmaz adamı....

5 Şubat 2010 Cuma

KIRMIZI DÜNYA

Sevgililer günü geliyor. Yine heryer kızaracak. İrilisinden ufaklısından bir sürü kalp dolacak etraf. Utanmasalar sevgililer gününe özel kalpli tuvalet kağıdı bile üretecekler. Öyle b.ku çıktı.


1 hafta önce 1 liraya satılan bir mal sevgililer gününe özel indirimle 3 liraya satılacak. Nasıl mı olacak? Önce ürüne zam yapılarak 2 gün boyunca 5 liraya satılacak , sevgililerin gözü alıştırılacak sonra da sevgililer günü özel indirimi yapılacak göyaa..

Parası pulu, ticari kaygıları bir yana da sevmiyorum özel günleri. Yokluk hissini körüklüyorlar sürekli. Sevgililer günü, anneler günü, babalar günü... Heryerde gözüne gözüne sokuyorlar insanların. TV reklamları desen ayrı bir duygu sömürüsü.

Kutlayacak birileri olan için bayram, ya olmayan için?

Bu kadar abartmanın, insanların yokluk hislerini bu kadar körüklemenin, yangına kürekle gitmenin hiç alemi yok gibi geliyor...

Abartmayalım, abartanları uyaralım :))

4 Şubat 2010 Perşembe

ÖNÜMÜZE GELENE BİR TEKMEE


Bahçesi olan evleri ( villa harici)

Leblebi tozunu,

Mahalleye gelen kalaycı çingeneleri,

Dönen salıncakçıları,

Hallaçları,

Elma şekerini,

Lastik oynamayı,

İp Atlamayı,

Kukalı saklambaçı,

Yakar topu,
Küçük kutusunda tek yemelik şokellayı,
Ekmek üstü salçayı,

Okula bütün mahalle çocukları bir araya toplanıp da servissiz gidip gelmeyi,
Önümüzee gelene bir tekmeee diye bağırmayı,

Öğle uykusu sonrası sokağa fırlamayı,

He-man ve she-ra'yı,

Şeker Kız Candy'i

Uçan Kaz'ı

Hulahop çevirmeyi,

Kapı kapı gezen sütçü ve yoğurtçuyu,

Çevirmeli telefonu,

İsim şehir ve adam asmaca oynamayı,

Komşudan azar işitip de annenden işitmişsin gibi gücenmemeyi,

Terli terli su içmeyi,

Karda leğenle kaymayı,

Ağaca tırmanmayı,

Bilgisayarda sadece Süper Mario oynamayı,
5 taşı'ı
Sobanın üstünde kestane pişirmeyi, külünde patates közlemeyi,
Uykudan Önce izlemeyi,
Televizyon kapanırken çalan İstiklal Marşı'nı
Radyoda ki çocuk saatini,
Barış Manço ve 7'den 77'yeyi

Düşmeyi, dizinin kanamasını ama yine de oyuna devam etmeyi,

Bütün mahalle toplanıp pikniğe gitmeyi,
Kapı önünde yıkanan halının üstünde çıplak ayak şıpır şıpır gezmeyi,

ve daha nicesini


bugünün kaç çocuğu biliyor ki?



2 Şubat 2010 Salı

RUHUN KAÇ AYAR?


Birinin ruhunu , iyiliğini, insanlığını nasıl değerlendirirsiniz?

Kaç oda bir salon evde oturduğu mu ölçünüz? Yoksa saçlarını hangi kuaförde yaptırdığı mı?

Parmağında tek taşı var mı yok mu diye mi bakarsın?

Arkadaşını seçerken ayakkabısının markası, gittiği marketin adı önemli midir?

Örneğin evinde bilgisayar internet yoksa teknoloji cahili midir yoksa ?

Hayatında hiç sinemaya gitmemiş, belki de doğru dürüst kitap okumamış biriyle ahbaplık etmek prestij kaybı mı senin için?

Hiç SSK'ya gittin mi? Ya da yer sofrasında yemek yedin mi?

Evine kömür taşıyıp, sabah küllerini temizledin mi?

Gecekondu da oturdun mu hiç?

Birçoğumuz böylelerine üzülüyoruz, acıyoruz, yardım etmek istiyoruz. Ama gizliden gizliye de kendimize denk görmüyor yanımızda da istemiyoruz. Yardım mı yapılacak yapıyoruz ve kaçıyoruz. Ama herşey para değil ki..Bazen onaylanmaya ihtiyacı olur insanın, sevilmeye, hor görülmemeye.

Ayy ben böyle evde oturmamm deme : Oturursun! Hatta öylesi için dua bile edersin
Ayy ben SSK'ya gitmem deme : SSK kapısında seni alsınlar diye ağlarsın!
Ayy bakımsız fönsüz kadın mı olur deme : İki tel saçım olsun diye Allah'a yalvarırsın!
Sobalı evde oturmam deme : Bir sobam olsa da yakabilsem diyeceğin günler inan çok uzak değil

Ne demişler ne varlığa sevin, ne yokluğa yerin..


Hepsi bizim için, bütün mücadele altı üstü bir avuç toprak için